Bizim popüler ve pahalı olana karşı bir düşmanlığımız var. Gençler özenmesin diye kötülüyoruz. Aslında bir şeyleri kötülemek yerine bu tür büyük markalar nasıl kurulur en azından oralarda nasıl üst düzey yönetici olunur, müdür olunur öğretsek herkes ne yiyeceğine kendi karar verebilir.
Starbucks. Evet kahve süt ya da kahve su. Ama Starbucks aynı zamanda bir statüdür, satın aldığımız sadece kahve değildir. İnsanın kendini değerli hissetmeye de ihtiyacı vardır. Rolex de öyle, Louis Vuitton da, Gucci de…
Bir kahveden, bir bez parçasından ibaret olmaları onların milyar dolarlık pazar paylarının olduğu gerçeğini değiştirmez. Kendiliğinden olmadı bunlar adamlar buraya Servet harcadılar, böyle algılanmak ve böyle hissettirmek için. Yaptıkları üründen ibaret olmamak için.
Biz bir marka yaratabilir miyiz? Çocuklara gitmeyin, kullanmayın, öğrenmeyin demek yerine git bak bakalım nasıl yapmışlar demeyi başarabilir miyiz?
Bundan 10 yıl önce bilgisayar kullanıyoruz diye biz ailelerinin onlarla dolaşmayın dedikleri çocuklardık. Bizi internet kafeden soğutmak için ellerinden geleni yaptılar. Kim bilir kaç değerli insan bu yüzden başka şeyler yapıyor şu an?
Dünya bilgisayar devrimi yaparken biz çocukların ellerinden öcü bu diye teknolojileri aldık, hala yapıyoruz. İnsanlar oyun yazarak hatta oynayarak ülke ekonomilerine bir çok sözde örf ve geleneklerini kormaya çalışandan daha fazla fayda sağlıyor.